Bu konumda "Portal" adında ki bir youtube kanalının ürettiği içeriklerden biri olan, "Psikopatlar Bize Ne Öğretebilir?" isimli videonun içeriğini yazılı olarak sizlerle paylaşacağım.
Psikopat deyince genelde aklımıza kimler gelir; suçlu insanlar, katiller gelir ki bunların gelmesi de normaldir aslında çünkü psikopatlar suç işlemeye gayet de meyilli insanlardır. Ama başarılı insanlardan da psikopat olanlar gayet çıkabiliyor. CEO'lardan veya sporculardan mesela. Şöyle ki psikopatlarda ki şu iki duygunun çalışma mekanizması normal insanlardan çok daha farklı. Bunlar: korku ve keder duygusu. Psikopatlar normal insanlara göre çok az korku ve keder hissediyor ve suç işlemeye meyilli olmalarının sebebi de bu aslında. Çünkü, bir düşünelim normal bir insanı suç işlemekten alıkoyan iki duygu nedir: korku ve kederdir genelde. Bir kişi suç işlemek hakkında düşünürse önce kafasına bir korku gelir, ya ben bu suçu işlersem hapse girerim der kendisine. Hadi korkuyu geçtim keder duygusu da devreye girer. Birinin parasını çalmayı veya birini öldürmeyi kafasına koydu bu eylemden sonra vicdan azabı yaşayabilir, kederlenebilir mesela. Oysa psikopatlarda durum çok farklı, psikopatlar ne ortalama insan kadar korkuyor ne de ortalama insan kadar kederleniyor. İşte bu yüzden suç işlemeye gayet de yatkınlar aslında.
Merhamet veya vicdan gibi kavramlar bir psikopatta o kadar da bulunmaz ama kritik kısım şu: bu korku ve keder duygusu nasıl ki suç işlemeye olan meyili arttırabiliyor aynı zamanda bu psikopatları son derece başarılı da yapabiliyor. Bir psikopat korku duygusunu az hissettiği için risk almaktan çekinmiyor mesela. Yeni bir iş kurmaktan da kaçınmıyor, bir şeyi yaparken 100 kere düşünmüyor mesela. Eyleme geçmeye çok daha yatkın ve başarısızlıktan veya heves kırıcı sözlerden de etkilenmiyorlar kafayı bir şeye taktılarmı. Duygusal açıdan kalın derililer. Oysa normal bir insanı düşünelim.
Biz gayet de elalem ne der diye takıyoruz kafamıza, korkuyoruz bazen yeni bir işe baş koyacağımız zaman veya kederleniyoruz başarısızlığa uğradığımızda. Biri gelip bize heves kırıcı sözler söylediğinde bunu kafaya takabiliyoruz gayet. Hele ki bu heves kırıcı sözleri söyleyen kişi yakınımızsa, değer verdiğimiz kişiyse bu sefer daha da ciddiye alıyoruz bu kişinin dediklerini. Oysa psikopatlarda tam tersi. Bir kişi gidip psikopata; senden bir şey olmaz, sen bu işi yapamazsın demesi. Bu psikopata gidip de bugün hava yağmurlu ama yarın hava güneşli demek gibidir. Herhangi bir etkisi yoktur.
Psikopatların belli başlı özelliklerine bakalım mesela acımasızlık, korkusuzluk, dürtüsellik, özgüven, odak, baskı altında sakinlik, zihinsel dayanıklılık, cazibe, karizma, azaltılmış empati, vicdan eksikliği. Şimdi bu özelliklerden bazıları bir kişiyi bal gibi de suçlu yapabilir ama aynı zamanda bu özelliklerden bazıları da bir kişiyi çok başarılı da yapabilir çünkü bu saydığım özellikler arasında korkusuzluk, özgüven, odak baskı altında sakinlik gibi çok kıymetli özellikler de var. Bu podcastin konusu Kevin Dutton'ın yazdığı psikopatların bilgeliği kitabı ve adından da anlaşılacağı üzere bu kitabın amacı psikopatlardan öğrenebilecek şeylerimiz var mı bunu araştırmak. Tabi burada yazar bir psikopatları romantikleştirme veya güzelleştirme amacı gütmüyor sonuçta psikopat özünde kötü bir şey ama kitabın iddiası şu: bu psikopat dediğimiz insanlardan bile, hayata dair başarıya ve hatta dünyayı daha iyi bir yere getirmeye dair önemli bir şeyler öğrenebiliriz. Kitabın odaklandığı problemlerden birisi şu eğer psikopatlık bir ruhsal bozukluksa neden evrimsel süreçte elenmedi. Yazarın ruhsal bozukluklara bakış açısı biraz farklı hatta bu bozuklukları bir açıdan evrimsel süreçte hayatta kalma olasılığımızı arttırdığını iddia ediyor. Mesela kaygı bozukluğundan örnek veriyor; evet kaygı bozukluğu olan bir insan zor bir hayat yaşıyordur, pek bir başarıya belki ulaşamaz kaygılarını yenemediği için ama şöyle bir durum da vardır: ölümcül korkulardan ilk kaçacak kişi de bu kaygı bozukluğu yaşayan kişidir. Bu kaygı bozukluğu yaşayan kişinin arabada hız yaptığını veya ölümcül çatışmaya girdiğini filan pek göremeyiz çünkü korku duygusu çok hassastır. Psikopatiye de aynı şekilde bakıyor yazar. Eski zamanlara gidelim ve bir avcıyı düşünelim. Psikopatik özellikler bu avcının çok işine yarayabilir, odaklanma konusunda, özgüven veya korkusuzluk konusunda. Ha tabi bu korkusuzluğu ve dürtüselliği onun başına bela da açabilir ama aynı zamanda hayatta kalmasına yardımcı da olabilir. Yerine ve zamanına göre değişkenlik gösteren parametreler bunlar.
Psikopatlar hayatta kalma açısından o kadar da fena değiller aslında ve evrimsel süreçte bu bozukluğun elenmemesinin bir nedeni bu olabilir ama başka bir nedeni de psikopatların üreme ve çiftleşme de gayet başarılı olmaları. Psikopat kişiler etkileyicidir, karizmatiktir hatta konuşma becerileri gayet yüksektir. Mesela psikopat bir erkeği düşünelim bu erkek gayet karşı cinsi etkileyebilir mesela. Sonuçta erkeğe bir bakıyorsun özgüvenli, hırslı, kendinden emin, dik, bir hedefi var. Bir kadın böyle bir erkekten etkilenebilir hele ki bu erkeğin manipülasyon yeteneği de varsa o psikopat tarafını çok iyi gizleyebilir. Uygun bir eş gibi gözükebilir karşı tarafa ama psikopatlar nihayetinde evlenecek tip değillerdir. Gözü dışardadır her an bırakabilir seni, dürtüseldir ani kararlar alıp başka birisine ilgi duyabilir mesela. Hadi evlenecek birisi olmasını da geçtim eğlenilecek kişi olması da şüphelidir. Tamam arada çok güzel espriler yapabilir, anda kaldığı için çok başarılı bir iletişime sahip olabilir ama o duygusuz/vicdansız özellikleri karşı tarafı gayet de yıpratabilir ilişki boyunca.
Psikopatlık tarihe baktığımızda azalıyor mu artıyor mu, giderek daha psikopat insanlara mı dönüşüyoruz yoksa daha mülayim insanlara mı dönüşüyoruz. Burada kitap başka bir kitaba referans veriyor. Steven Pinker'ın "The Better Angels of Our Nature" kitabı ve bu kitabın iddiası şu şekilde: tarih boyunca vahşet ve şiddet ciddi bir azalma gösterdi. Eskiden savaşlar, katliamlar veya cinayetler daha fazlaydı. Oysa günümüzde daha barış sever insanlar olmaya başladık ama sürpriz şurada şiddetin ve vahşetin azalması psikopatların azaldığı anlamına gelmiyor. Günümüzde psikopatlar daha fazla arttı ama farklı formlarda karşımıza çıkıyorlar. Eski zamanlarda bir psikopat düşündüğümüzde genelde hangi pozisyonda düşünürdük: avcı veya savaşçı çünkü bu işte gerçekten iyiydiler. Vikinglerde ki o Berserk takımına bakalım mesela, tam kıyıcı bir ekip. Eline baltayı alır, düşman takımını keser/doğrar. Ölüm makinesi psikopat gibidir. Oysa günümüzde psikopatlar şöyle formlarda karşımıza çıkabiliyor: televizyonlarda görebiliyoruz mesela psikopatları. Açın bir yarışma programını mesela survivor veya master chef, kesin en az bir psikopat karakter vardır. Aşırı hırslı, aşırı konsantre ama bir taraftan da duygusuz manipüle etmeyi seven, vicdanı pek olmayan karakterler görürüz mesela. Yarışmacılardan ziyade jürilerde sanki bu daha fazladır. Bir jüri çıkar yarışmacıya söver, senden hiç bir şey olmaz der, onu yerin dibine sokar. Millette izler heyecanlı heyecanlı veya bir psikopat hıncını video oyunundan çıkarabilir veya spora yönelebilir ki çok başarılı sporculardan psikopat olanlarda vardır gayet.
Psikopatlar kendilerini gizlemekte gayet iyiler. İki meşhur psikopat seri katil var: John Wayne Gacy ve Ted Bundy. Bu arada seri katillerin hepsi psikopat değil ama bu ikisi kelimenin tam anlamıyla psikopat ve yaptıkları eylemlerde gram pişmanlık duymuyorlar. Hatta bu iki figür siyasette üst düzey insanlarla bile iletişime geçmiş zamanında. Kendilerini iyi gizlemelerinin yanında insanları da çok iyi çözüyorlar. Ted Bundy'nin bir sözü vardı mesela "ben kurbanımı yürüyüşünden tanırım" diye. Direkt adam yürüyüşüne bakarak o kişinin manipülasyona açık olup olmadığını anlayabiliyormuş mesela (bunu herkes anlar bence :d). Psikopatların başka bir özelliği de göz teması kurarken gözlerini neredeyse hiç kırpmamaları, o kadar delici, yoğun, keskin bir göz temasları var ki insanı etkiliyor biraz. Hatta bu göz temasının bu kadar yoğun olması onların anda olduklarını, konsantre olduklarını gösteriyor. Şöyle düşünelim gözümüzü sık sık kırpmaya başlamamızın alameti nedir: konsantrasyonumuzun bozulması. Mesela uykumuz geldiğinde gözümüzü daha çok kırpmaya başlarız veya vahşi doğada ki avcılara bakalım. O avcının avını avlarken ki göz temasına bir bakın, gözünü neredeyse hiç kırpmaz tamamen açıktır gözler çünkü muazzam bir konsantrasyon halindedir. İşte bu konsantrasyon becerisi psikopatlarda fazlasıyla var. İletişim halinde çok konsantreler ve bu yüzden yeri gelince çok iyi mizahta yapabiliyorlar mesela. Yeri gelince sohbeti çok iyi devam ettiriyorlar, sohbet sönümlenmiyor. Karizması ve iletişim becerisi yüksek insanlar oldukları için bu psikopatlar karşı tarafı da güzelce kandırabiliyor.
Psikopatlarda empatiye geldiğimizde ise konu biraz değişiyor. Psikopatlar aslında hiç empati kurmayan insanlar değiller. Burada kitap empati kavramını iki kısma ayırıyor: sıcak empati ve soğuk empati. Sıcak empati aslında genelde bildiğimiz empatidir, karşı tarafın ne hissettiğini anlarsın ama onla birlikte aynı duyguyu sende içinden hissedersin. Mesela yakınlarımıza, sevdiğimiz insanlara sıcak empati yaparız. Bir dostumuzun üzüldüğünü görürüz, onun üzüldüğünü hemen anlarız ama aynı zamanda o üzgünlüğe eşlik ederiz. Sıcak empati de karşı tarafın ne hissettiğini anlayıp sende onu onu içinde hissediyorsun. Soğuk empati de durum farklı, sadece karşı tarafın ne hissettiğini anlıyorsun ama onu hissetmiyorsun. İşte psikopatlar soğuk empatide çok iyiler. Bir kişinin hangi duyguyu hissettiğini çok iyi yakalıyorlar. İşte bu yüzden insanları çok rahat kontrol ediyorlar. Podcastimizin başına dönelim ne demiştik: bu psikopatlardan azılı suçlu insanlar da çıkıyor ama aynı zamanda mesleklerinde çok başarılı kişilerde çıkıyor.
Kevin Dutton bir araştırma yapıyor. Hangi mesleklerde psikopatinin az hangi mesleklerde psikopatinin fazla olduğunu bulmaya çalışıyor. Daha sonra da bu araştırmasına göre bir liste çıkarıyor. Bu araştırmaya göre psikopatinin en yoğun gözüktüğü meslekler şöyle: CEO, avukat, satış elemanı, cerrah, polis memuru, din görevlisi. Psikopatların en az görüldüğü meslekler ise şunlar: bakıcı, hemşire, terapist. Bu listeyi inceleyelim çünkü ilginç detaylar var burada. Mesela CEO psikopatinin çok yoğun göründüğü mesleklerden biri çıkmış ki bakınca o kadar da abes gelmiyor çünkü kafamızda ki CEO algısı nasıl bir şey, CEO dediğin hırslıdır, azimlidir, konsantrasyonu yüksektir ama yeri gelince çalışanlarına kızar onları azarlar amacı şirketini büyütmektir ve buna ulaşmak için etrafındakileri kırmaya filan çekinmez. İnsanları okumayı iyi bildiği için insanları kandırabilir, iş ortaklarını manipülasyona sürükleyebilir. Böyle CEO'lar vardır veya avukat da psikopatinin yoğun çıktığı bir meslek olmuş. Her avukat öyle adaletin koruyucusu değil bazı avukatlar şeytanın avukatlığını yapabiliyor. Suçlu birini suçsuz hale getirmeye çalışabiliyor mesela. Peki bunu nasıl yapıyor: ikna edici konuşma sanatını kullanarak manipülasyon yapıyor. Hakimi kandırıyor, bir şekilde suçlu müvekkilini suçsuz hale getiriyor. Medyada da psikopatlar çok fazla yine değindik bu konuya. Yarışma programlarına bakın veya sabah programlarına bakın harbiden bir tuhaf insanlardır. Cerrahta psikopatinin yüksek çıktığı mesleklerden ve hatta Dutten gidip bir cerrahla konuşuyor. Cerrahın açıklamaları ilginç, cerrah diyor ki "ben bir ameliyathaneye girdiğim zaman o yatan kişiye hiç bir şevkatim yok, onu hatta bir insan olarak görmüyorum. Bir beden olarak görüyorum, çok duygusuz makine gibi işimi yapıyorum." işte bu bir hasta, odaklanmalıyım bu canlının hayatı benim elimde tarzı kendisine yüklenmeler yapmıyormuş. Gerçi bir açıdan çok mantıklı değil mi bu yaptığı çünkü bir beyin cerrahını düşünelim mesela yaptığı işe duygusal yaklaşsa "işte ben bir hastanın kafasını açıcam, beyni var, tüm yaşanmışlıklar filan" böyle düşünse muhtemelen duygusallaşır ve hata yapar. Oysa bu kadar ince ayarın olduğu bir meslekte olabildiğince sakin/duygusuz olman gerekir ve psikopatisi yüksek çıkan insanlarda ne demiştik; duygusal olarak çok kalın derililer, zihinsel sağlamlıkları var ve konsantrasyonları müthiş. Liste de poliste var ki polisler için de gayet normal psikopatinin yüksek çıkması. O kadar çatışmaya giriyorsun, sakin kalman lazım, odaklanman lazım. Hadi çatışmayı geçtim suçlu insanlarla iletişime geçerken hafif acımasız olman gerekir çünkü bazı suçlular o dilden anlar. Bazı suçluya karşı iyi polisten ziyade kötü polis oynamalısın. Hani arka sokaklarda mesut komiser var ya yeri geldiğinde kafayı filan yer ama suçludan laf almasını da bilir mesela. Psikopatinin yoğun göründüğü meslekler bunlar. Birde az görüldüğü mesleklere bakalım. Mesela terapist, e terapist zaten bir zahmet psikopatlığı az olsun. Zaten terapiste gelen adam kendisine şifa bulmak istiyor niye sıkıntılı adama gitsin. Bir psikopat terapiste gittiğini düşünsene, sen anlatmıyorsun o sana anlatıyor, sen onu dinliyorsun, sen onu çözmeye çalışıyorsun arada bir laf sokuyor filan. Bakıcı da psikopatinin az göründüğü mesleklerden ve psikopat bakıcı kulağa çok tuhaf geliyor zaten. Bakıcı dediğin kibar olur, suyuna gider, nazik olur, duygusal olur. Oysa psikopat bakıcı der ki ya sen bana bakacaksın hayırdır.
Şimdi psikopatinin yoğun olduğu mesleklere geri dönelim. Bunlardan biri de bomba imha uzmanı mesela. Bomba imha uzmanı o kadar soğuk kanlı olman gereken bir meslek ki cerrahlıktan bile daha zor muhtemelen. Cerrah olduğunda bir hata yaparsan karşı taraf ölüyor, bomba imha uzmanında bir hata yaparsan e sen ölüyorsun. Bomba imha uzmanlarında şöyle ilginç bir durum gözlemlenmiş: bu kişilerin tam bombayı imha ederken ki kalp atışlarına bakmışlar ve kalp atışlarında bir değişme olmamış, artmamış hatta nişan almış tecrübeli bomba imha uzmanlarının kalp atışları aynı kalmasını geçtim yavaşlamış bile. Adamlar işlerinde o kadar soğuk kanlı ki imha ederken aşırı sakinler. Bunun nedenlerinden biri de özgüven gerçi, özgüven insana bir sakinlik verir ve psikopatlarda özgüven fazlasıyla vardır. Bu yüzden genellikle sakinlerdir. İşini iyi yapan her insanda bu profesyonel sakinlik vardır. İyi konuşmacılara bakın mesela adam kocaman bir sahneye çıkıyor sakindir. Sanki küçük bir gruba sunacakmış gibi sakindir. Zaten heyecanlansa bu sefer iyi konuşamaz, sesi titrer, konuşmayı hızlandırır. En iyi performansını kişiler sakinken yapar. Psikopatların özellikle soğuk kanlılık gerektiren böyle mesleklerde başarılı olmalarının nedeni özgüvenli olmaları ve bu sakinliği çok iyi kullanmaları.
Tramvay problemini biliyorsunuzdur, çok fazla karşımıza çıkıyor. Bir tren var ve raylarda sıkışmış beş kişinin üzerine doğru gidiyor. Hiçbir şey yapmazsan o beş kişiyi öldürecek ama makası değiştirip treni farklı bir raya sokabiliyorsun ve o rayda da sadece bir tane kişi var. O makası değiştirir misin? Bu durumda insanlar genelde ya değiştiririm sonuçta beş kişi daha fazladır. Beş kişi öleceğine bir kişi ölsün diyor. Ama bu problemin ikinci bir versiyonu da var. Burada bu sefer makas yok. Yine tren beş kişiyi öldürmeye doğru gidiyor ama üstte bir köprü var ve şişman bir adamı raya atarsan o şişman adam rayı tıkayacak ve tren o şişman adamı öldürecek ama beş kişinin hayatı kurtulacak. Yine çok benzer bir senaryo ama insanlara böyle sorulduğunda insanlar o şişman adamı atmayı o kadar tercih etmiyor. Faydacılık felsefesi açıcısından baksak o şişko adamı köprüden atmak mantıklı çünkü yapılacak en iyi şey en fazla sayıda insanın en yüksek oranda mutlu olmasıdır. E bir bakıyorsun birisinin de bir kişi ölecek birisin de beş kişi ölecek e tamam atayım. Cinayet işlemiş olacağım ama o beş kişinin hayatını kurtaracağım. Sizce psikopatlar bu tarz ahlaki ikilemlere ne cevap veriyor? Tam bir faydacı olarak cevap veriyor. O şişko adamı soğuk kanlı bir şekilde köprüden aşağıya atmayı tercih ediyorlar. Hiç normal insan gibi kararsızlığa filan düşmüyorlar ve psikopatların sıkıntılı taraflarından biri de bu yeri gelince çok faydacılar, ahlaki ikilemlere şak diye cevap veriyorlar ama faydacılıkta o kadar ahım şahım bir felsefe değil ki gelen ciddi itirazlar var. Sonuçta sen bir azınlığa zulmedebilirsin eğer faydacılığı büyük ölçüde benimsersen veya bireyciliği reddediyorsun daha fazla insanı kurtarıyorsun ama belki de bu sefer masum bir insanın canına kıyıyorsun.
Psikopatların ahlaki ikilemlerde böyle net bir cevabı olmalarının bir nedeni de ödül odaklı olmaları. Psikopatlar bir ödül gördüler mi kafayı yiyorlar, gözleri dönüyor hatta korkusuz ve kedersiz olmalarının bir nedeni de bu çünkü ödüle karşı o kadar odaklılar ki gözleri korku ve kederi görmüyor. Şöyle bir örnek verelim. Diyelim ki örümcek korkunuz var ve bir işe odaklanıyorsunuz. Ekrana o kadar odaklanmışsınız ki o sırada yanınızdan geçen örümceği görmüyorsunuz bile, görseniz korkacaksınız ama o kadar odaklanmışsınız ki gözünüz çevreden gelen şeylere karşı kör olmuş bir nevi. İşte bir psikopatta böyle ödüle karşı kendini o kadar odaklıyor ki gözü hiçbir şey görmüyor, ne korku ne de keder.
Kitapta atıf yapılan başka bir yazarda Elon Harrington. Harrington'ın psikopatlara dair şöyle çok sansasyonel bir iddiası var. Harrington'a göre evrimimizin devamı psikopat olmak. Harrington bu argümanını desteklemek için de dünya tarihinde ki ahlaki yozlaşmalardan bahseder. Artık eskisi gibi insani değerler; çalışkan olmak, erdemli olmak, merhametli olmak, acıma duygusuna sahip olmak önemini kaybetti. Bunun yerine psikopatlar yükseliş gösterdi. O özel ve yeni insanlar, acımasız duygusuz insanlar. Ama burada şöyle bir sıkıntı var: Harrington her ne kadar psikopat insan figürünü şuan ki yaşamımız için daha uygun görse de tarih boyunca psikopatlara bakın bir yerde feci çuvallamışlar. Mesela Vikinglerde ki o Berserk takımına bakalım. Evet savaş zamanı çok iyiler, düşman hattını yerle bir ediyorlar ama barış zamanı o kadar da iyi değiller çünkü içlerinde bir ateş var. Bazen kendi krallarına, kendi liderlerine sataşıyorlar veya psikopat siyasi liderleri düşünelim. Evet yükselişleri çok görkemlidir ama düşüşleri de bir o kadar fecidir. Yani Dutton bize ne demek istiyor? Psikopat olmak öyle her zaman işe yarayan bir durum değil. Mesela kahramanlara bakalım, iyi faydalı insanlara bakalım. Evet mülayim değillerdir yeri gelince karanlık taraflarını göstermesini bilirler, yeri gelince psikopatlaşmasını bilirler ama özünde tamamen psikopat değildirler. Halkını da düşünürler, onlarla empati de yaparlar. Oysa bir psikopat kendini düşünür, sıcak empati yapamaz ve bazen yalnız da kalabilir.
Alfa erkek şempanzelerde ilginç bir durum gözlemlenmiş. Normalde alfa erkekten ne beklersin: acımasız, güçlü, dominant. Evet şempanzelerde alfa erkekler gerçekten böyle ama aynı zamanda bir o kadar da lideri olduğu grubu da düşünüyor. Mesela grup arasında bir savaş olduğu zaman alfa erkek şempanze hemen ayırmaya başlarmış. Hatta gidip yenilen şempanzeyi teselli edermiş, bildiğin empati geliştirirmiş. Bunu bir psikopat yapabilir mi, teselli edebilir mi? Alfa erkek zorba değildir oysa psikopat zorba olabilir ki kitabında ana argümanına geliyoruz. Kitap bize psikopatlaşın, psikopat olun demiyor ama bazı psikopatik özellikler çok işine yarar diyor. Ne zaman nerde nasıl kontrol edeceğini bilmen şartıyla. Psikopatlarda tüm özellikler; acımasızlık, korkusuzluk her zaman üst seviyede ve takılı kalmış. Oysa akıllı bir insan bu özellikleri yeri ve zamanı geldiğinde kullanmasını bilendir. Kendisi mikserden örnek veriyor. Mutfak mikseri değil bu arada DJ mikseri. DJ mikserinde belli kanallar vardır ve o kanalların seviyesini ayarlarsın. Hastalıklı psikopatlarda tüm özellikler son seviyede ve tıkalı kalmış, oynatamıyorlar. Adam her zaman acımasız, her zaman korkusuz, her zaman duygusuz. Oysa akıllı bir insan neyi ne zaman oynatması gerektiğini bilmeli. Biri bizi ezmeye çalıştığında bizde acımasız olmalıyız hatta karşıda ki kişinin haddini bildirmeliyiz. Bazen içimizden çalışmak gelmez, duygusuz hissederiz ama o çalışma ilhamını almasak bile duygusuz bir şekilde masanın başına oturmamız gerekir. Bazen bir psikopat gibi işe odaklanmamız gerekir hatta bazen utanmaz olmamız gerekir çünkü utanç duygusu öyle bir şeydir ki her zaman hayallerimizi engeller. Elalem ne der diye düşüne düşüne insan zaten berbat bir hayat yaşar. Oysa yeri gelince o psikopatlarda ki utanmazlık öyle işine yarar ki kendini gerçekleştirirsin.
Psikopatlığın bir seviyesi var. Psikopati testine göre spectrum da belli derecelere giriyorsun ve Dutton çoğu şeyde olduğu gibi burada da orta seviye psikopatinin iyi olduğu kanaatinde. Düşük seviye psikopatide bu sefer çok kaygılı olabilirsin. Çok utanç dolu olabilirsin. Yüksek seviye psikopatide bu sefer dünya umurunda olmaz, etrafını kırar geçersin. Orta seviye psikopati en güzel ayar gibi çünkü neyi arttırıp neyi azaltacağını işte o zaman kontrol edebiliyorsun. Yani bu hayatta her zaman utanarak, korkarak, çekinerek yaşanmıyor. Biraz hafif yırtık olması gerekiyor insanın.
Psikopat deyince genelde aklımıza kimler gelir; suçlu insanlar, katiller gelir ki bunların gelmesi de normaldir aslında çünkü psikopatlar suç işlemeye gayet de meyilli insanlardır. Ama başarılı insanlardan da psikopat olanlar gayet çıkabiliyor. CEO'lardan veya sporculardan mesela. Şöyle ki psikopatlarda ki şu iki duygunun çalışma mekanizması normal insanlardan çok daha farklı. Bunlar: korku ve keder duygusu. Psikopatlar normal insanlara göre çok az korku ve keder hissediyor ve suç işlemeye meyilli olmalarının sebebi de bu aslında. Çünkü, bir düşünelim normal bir insanı suç işlemekten alıkoyan iki duygu nedir: korku ve kederdir genelde. Bir kişi suç işlemek hakkında düşünürse önce kafasına bir korku gelir, ya ben bu suçu işlersem hapse girerim der kendisine. Hadi korkuyu geçtim keder duygusu da devreye girer. Birinin parasını çalmayı veya birini öldürmeyi kafasına koydu bu eylemden sonra vicdan azabı yaşayabilir, kederlenebilir mesela. Oysa psikopatlarda durum çok farklı, psikopatlar ne ortalama insan kadar korkuyor ne de ortalama insan kadar kederleniyor. İşte bu yüzden suç işlemeye gayet de yatkınlar aslında.
Merhamet veya vicdan gibi kavramlar bir psikopatta o kadar da bulunmaz ama kritik kısım şu: bu korku ve keder duygusu nasıl ki suç işlemeye olan meyili arttırabiliyor aynı zamanda bu psikopatları son derece başarılı da yapabiliyor. Bir psikopat korku duygusunu az hissettiği için risk almaktan çekinmiyor mesela. Yeni bir iş kurmaktan da kaçınmıyor, bir şeyi yaparken 100 kere düşünmüyor mesela. Eyleme geçmeye çok daha yatkın ve başarısızlıktan veya heves kırıcı sözlerden de etkilenmiyorlar kafayı bir şeye taktılarmı. Duygusal açıdan kalın derililer. Oysa normal bir insanı düşünelim.
Biz gayet de elalem ne der diye takıyoruz kafamıza, korkuyoruz bazen yeni bir işe baş koyacağımız zaman veya kederleniyoruz başarısızlığa uğradığımızda. Biri gelip bize heves kırıcı sözler söylediğinde bunu kafaya takabiliyoruz gayet. Hele ki bu heves kırıcı sözleri söyleyen kişi yakınımızsa, değer verdiğimiz kişiyse bu sefer daha da ciddiye alıyoruz bu kişinin dediklerini. Oysa psikopatlarda tam tersi. Bir kişi gidip psikopata; senden bir şey olmaz, sen bu işi yapamazsın demesi. Bu psikopata gidip de bugün hava yağmurlu ama yarın hava güneşli demek gibidir. Herhangi bir etkisi yoktur.
Psikopatların belli başlı özelliklerine bakalım mesela acımasızlık, korkusuzluk, dürtüsellik, özgüven, odak, baskı altında sakinlik, zihinsel dayanıklılık, cazibe, karizma, azaltılmış empati, vicdan eksikliği. Şimdi bu özelliklerden bazıları bir kişiyi bal gibi de suçlu yapabilir ama aynı zamanda bu özelliklerden bazıları da bir kişiyi çok başarılı da yapabilir çünkü bu saydığım özellikler arasında korkusuzluk, özgüven, odak baskı altında sakinlik gibi çok kıymetli özellikler de var. Bu podcastin konusu Kevin Dutton'ın yazdığı psikopatların bilgeliği kitabı ve adından da anlaşılacağı üzere bu kitabın amacı psikopatlardan öğrenebilecek şeylerimiz var mı bunu araştırmak. Tabi burada yazar bir psikopatları romantikleştirme veya güzelleştirme amacı gütmüyor sonuçta psikopat özünde kötü bir şey ama kitabın iddiası şu: bu psikopat dediğimiz insanlardan bile, hayata dair başarıya ve hatta dünyayı daha iyi bir yere getirmeye dair önemli bir şeyler öğrenebiliriz. Kitabın odaklandığı problemlerden birisi şu eğer psikopatlık bir ruhsal bozukluksa neden evrimsel süreçte elenmedi. Yazarın ruhsal bozukluklara bakış açısı biraz farklı hatta bu bozuklukları bir açıdan evrimsel süreçte hayatta kalma olasılığımızı arttırdığını iddia ediyor. Mesela kaygı bozukluğundan örnek veriyor; evet kaygı bozukluğu olan bir insan zor bir hayat yaşıyordur, pek bir başarıya belki ulaşamaz kaygılarını yenemediği için ama şöyle bir durum da vardır: ölümcül korkulardan ilk kaçacak kişi de bu kaygı bozukluğu yaşayan kişidir. Bu kaygı bozukluğu yaşayan kişinin arabada hız yaptığını veya ölümcül çatışmaya girdiğini filan pek göremeyiz çünkü korku duygusu çok hassastır. Psikopatiye de aynı şekilde bakıyor yazar. Eski zamanlara gidelim ve bir avcıyı düşünelim. Psikopatik özellikler bu avcının çok işine yarayabilir, odaklanma konusunda, özgüven veya korkusuzluk konusunda. Ha tabi bu korkusuzluğu ve dürtüselliği onun başına bela da açabilir ama aynı zamanda hayatta kalmasına yardımcı da olabilir. Yerine ve zamanına göre değişkenlik gösteren parametreler bunlar.
Psikopatlar hayatta kalma açısından o kadar da fena değiller aslında ve evrimsel süreçte bu bozukluğun elenmemesinin bir nedeni bu olabilir ama başka bir nedeni de psikopatların üreme ve çiftleşme de gayet başarılı olmaları. Psikopat kişiler etkileyicidir, karizmatiktir hatta konuşma becerileri gayet yüksektir. Mesela psikopat bir erkeği düşünelim bu erkek gayet karşı cinsi etkileyebilir mesela. Sonuçta erkeğe bir bakıyorsun özgüvenli, hırslı, kendinden emin, dik, bir hedefi var. Bir kadın böyle bir erkekten etkilenebilir hele ki bu erkeğin manipülasyon yeteneği de varsa o psikopat tarafını çok iyi gizleyebilir. Uygun bir eş gibi gözükebilir karşı tarafa ama psikopatlar nihayetinde evlenecek tip değillerdir. Gözü dışardadır her an bırakabilir seni, dürtüseldir ani kararlar alıp başka birisine ilgi duyabilir mesela. Hadi evlenecek birisi olmasını da geçtim eğlenilecek kişi olması da şüphelidir. Tamam arada çok güzel espriler yapabilir, anda kaldığı için çok başarılı bir iletişime sahip olabilir ama o duygusuz/vicdansız özellikleri karşı tarafı gayet de yıpratabilir ilişki boyunca.
Psikopatlık tarihe baktığımızda azalıyor mu artıyor mu, giderek daha psikopat insanlara mı dönüşüyoruz yoksa daha mülayim insanlara mı dönüşüyoruz. Burada kitap başka bir kitaba referans veriyor. Steven Pinker'ın "The Better Angels of Our Nature" kitabı ve bu kitabın iddiası şu şekilde: tarih boyunca vahşet ve şiddet ciddi bir azalma gösterdi. Eskiden savaşlar, katliamlar veya cinayetler daha fazlaydı. Oysa günümüzde daha barış sever insanlar olmaya başladık ama sürpriz şurada şiddetin ve vahşetin azalması psikopatların azaldığı anlamına gelmiyor. Günümüzde psikopatlar daha fazla arttı ama farklı formlarda karşımıza çıkıyorlar. Eski zamanlarda bir psikopat düşündüğümüzde genelde hangi pozisyonda düşünürdük: avcı veya savaşçı çünkü bu işte gerçekten iyiydiler. Vikinglerde ki o Berserk takımına bakalım mesela, tam kıyıcı bir ekip. Eline baltayı alır, düşman takımını keser/doğrar. Ölüm makinesi psikopat gibidir. Oysa günümüzde psikopatlar şöyle formlarda karşımıza çıkabiliyor: televizyonlarda görebiliyoruz mesela psikopatları. Açın bir yarışma programını mesela survivor veya master chef, kesin en az bir psikopat karakter vardır. Aşırı hırslı, aşırı konsantre ama bir taraftan da duygusuz manipüle etmeyi seven, vicdanı pek olmayan karakterler görürüz mesela. Yarışmacılardan ziyade jürilerde sanki bu daha fazladır. Bir jüri çıkar yarışmacıya söver, senden hiç bir şey olmaz der, onu yerin dibine sokar. Millette izler heyecanlı heyecanlı veya bir psikopat hıncını video oyunundan çıkarabilir veya spora yönelebilir ki çok başarılı sporculardan psikopat olanlarda vardır gayet.
Psikopatlar kendilerini gizlemekte gayet iyiler. İki meşhur psikopat seri katil var: John Wayne Gacy ve Ted Bundy. Bu arada seri katillerin hepsi psikopat değil ama bu ikisi kelimenin tam anlamıyla psikopat ve yaptıkları eylemlerde gram pişmanlık duymuyorlar. Hatta bu iki figür siyasette üst düzey insanlarla bile iletişime geçmiş zamanında. Kendilerini iyi gizlemelerinin yanında insanları da çok iyi çözüyorlar. Ted Bundy'nin bir sözü vardı mesela "ben kurbanımı yürüyüşünden tanırım" diye. Direkt adam yürüyüşüne bakarak o kişinin manipülasyona açık olup olmadığını anlayabiliyormuş mesela (bunu herkes anlar bence :d). Psikopatların başka bir özelliği de göz teması kurarken gözlerini neredeyse hiç kırpmamaları, o kadar delici, yoğun, keskin bir göz temasları var ki insanı etkiliyor biraz. Hatta bu göz temasının bu kadar yoğun olması onların anda olduklarını, konsantre olduklarını gösteriyor. Şöyle düşünelim gözümüzü sık sık kırpmaya başlamamızın alameti nedir: konsantrasyonumuzun bozulması. Mesela uykumuz geldiğinde gözümüzü daha çok kırpmaya başlarız veya vahşi doğada ki avcılara bakalım. O avcının avını avlarken ki göz temasına bir bakın, gözünü neredeyse hiç kırpmaz tamamen açıktır gözler çünkü muazzam bir konsantrasyon halindedir. İşte bu konsantrasyon becerisi psikopatlarda fazlasıyla var. İletişim halinde çok konsantreler ve bu yüzden yeri gelince çok iyi mizahta yapabiliyorlar mesela. Yeri gelince sohbeti çok iyi devam ettiriyorlar, sohbet sönümlenmiyor. Karizması ve iletişim becerisi yüksek insanlar oldukları için bu psikopatlar karşı tarafı da güzelce kandırabiliyor.
Psikopatlarda empatiye geldiğimizde ise konu biraz değişiyor. Psikopatlar aslında hiç empati kurmayan insanlar değiller. Burada kitap empati kavramını iki kısma ayırıyor: sıcak empati ve soğuk empati. Sıcak empati aslında genelde bildiğimiz empatidir, karşı tarafın ne hissettiğini anlarsın ama onla birlikte aynı duyguyu sende içinden hissedersin. Mesela yakınlarımıza, sevdiğimiz insanlara sıcak empati yaparız. Bir dostumuzun üzüldüğünü görürüz, onun üzüldüğünü hemen anlarız ama aynı zamanda o üzgünlüğe eşlik ederiz. Sıcak empati de karşı tarafın ne hissettiğini anlayıp sende onu onu içinde hissediyorsun. Soğuk empati de durum farklı, sadece karşı tarafın ne hissettiğini anlıyorsun ama onu hissetmiyorsun. İşte psikopatlar soğuk empatide çok iyiler. Bir kişinin hangi duyguyu hissettiğini çok iyi yakalıyorlar. İşte bu yüzden insanları çok rahat kontrol ediyorlar. Podcastimizin başına dönelim ne demiştik: bu psikopatlardan azılı suçlu insanlar da çıkıyor ama aynı zamanda mesleklerinde çok başarılı kişilerde çıkıyor.
Kevin Dutton bir araştırma yapıyor. Hangi mesleklerde psikopatinin az hangi mesleklerde psikopatinin fazla olduğunu bulmaya çalışıyor. Daha sonra da bu araştırmasına göre bir liste çıkarıyor. Bu araştırmaya göre psikopatinin en yoğun gözüktüğü meslekler şöyle: CEO, avukat, satış elemanı, cerrah, polis memuru, din görevlisi. Psikopatların en az görüldüğü meslekler ise şunlar: bakıcı, hemşire, terapist. Bu listeyi inceleyelim çünkü ilginç detaylar var burada. Mesela CEO psikopatinin çok yoğun göründüğü mesleklerden biri çıkmış ki bakınca o kadar da abes gelmiyor çünkü kafamızda ki CEO algısı nasıl bir şey, CEO dediğin hırslıdır, azimlidir, konsantrasyonu yüksektir ama yeri gelince çalışanlarına kızar onları azarlar amacı şirketini büyütmektir ve buna ulaşmak için etrafındakileri kırmaya filan çekinmez. İnsanları okumayı iyi bildiği için insanları kandırabilir, iş ortaklarını manipülasyona sürükleyebilir. Böyle CEO'lar vardır veya avukat da psikopatinin yoğun çıktığı bir meslek olmuş. Her avukat öyle adaletin koruyucusu değil bazı avukatlar şeytanın avukatlığını yapabiliyor. Suçlu birini suçsuz hale getirmeye çalışabiliyor mesela. Peki bunu nasıl yapıyor: ikna edici konuşma sanatını kullanarak manipülasyon yapıyor. Hakimi kandırıyor, bir şekilde suçlu müvekkilini suçsuz hale getiriyor. Medyada da psikopatlar çok fazla yine değindik bu konuya. Yarışma programlarına bakın veya sabah programlarına bakın harbiden bir tuhaf insanlardır. Cerrahta psikopatinin yüksek çıktığı mesleklerden ve hatta Dutten gidip bir cerrahla konuşuyor. Cerrahın açıklamaları ilginç, cerrah diyor ki "ben bir ameliyathaneye girdiğim zaman o yatan kişiye hiç bir şevkatim yok, onu hatta bir insan olarak görmüyorum. Bir beden olarak görüyorum, çok duygusuz makine gibi işimi yapıyorum." işte bu bir hasta, odaklanmalıyım bu canlının hayatı benim elimde tarzı kendisine yüklenmeler yapmıyormuş. Gerçi bir açıdan çok mantıklı değil mi bu yaptığı çünkü bir beyin cerrahını düşünelim mesela yaptığı işe duygusal yaklaşsa "işte ben bir hastanın kafasını açıcam, beyni var, tüm yaşanmışlıklar filan" böyle düşünse muhtemelen duygusallaşır ve hata yapar. Oysa bu kadar ince ayarın olduğu bir meslekte olabildiğince sakin/duygusuz olman gerekir ve psikopatisi yüksek çıkan insanlarda ne demiştik; duygusal olarak çok kalın derililer, zihinsel sağlamlıkları var ve konsantrasyonları müthiş. Liste de poliste var ki polisler için de gayet normal psikopatinin yüksek çıkması. O kadar çatışmaya giriyorsun, sakin kalman lazım, odaklanman lazım. Hadi çatışmayı geçtim suçlu insanlarla iletişime geçerken hafif acımasız olman gerekir çünkü bazı suçlular o dilden anlar. Bazı suçluya karşı iyi polisten ziyade kötü polis oynamalısın. Hani arka sokaklarda mesut komiser var ya yeri geldiğinde kafayı filan yer ama suçludan laf almasını da bilir mesela. Psikopatinin yoğun göründüğü meslekler bunlar. Birde az görüldüğü mesleklere bakalım. Mesela terapist, e terapist zaten bir zahmet psikopatlığı az olsun. Zaten terapiste gelen adam kendisine şifa bulmak istiyor niye sıkıntılı adama gitsin. Bir psikopat terapiste gittiğini düşünsene, sen anlatmıyorsun o sana anlatıyor, sen onu dinliyorsun, sen onu çözmeye çalışıyorsun arada bir laf sokuyor filan. Bakıcı da psikopatinin az göründüğü mesleklerden ve psikopat bakıcı kulağa çok tuhaf geliyor zaten. Bakıcı dediğin kibar olur, suyuna gider, nazik olur, duygusal olur. Oysa psikopat bakıcı der ki ya sen bana bakacaksın hayırdır.
Şimdi psikopatinin yoğun olduğu mesleklere geri dönelim. Bunlardan biri de bomba imha uzmanı mesela. Bomba imha uzmanı o kadar soğuk kanlı olman gereken bir meslek ki cerrahlıktan bile daha zor muhtemelen. Cerrah olduğunda bir hata yaparsan karşı taraf ölüyor, bomba imha uzmanında bir hata yaparsan e sen ölüyorsun. Bomba imha uzmanlarında şöyle ilginç bir durum gözlemlenmiş: bu kişilerin tam bombayı imha ederken ki kalp atışlarına bakmışlar ve kalp atışlarında bir değişme olmamış, artmamış hatta nişan almış tecrübeli bomba imha uzmanlarının kalp atışları aynı kalmasını geçtim yavaşlamış bile. Adamlar işlerinde o kadar soğuk kanlı ki imha ederken aşırı sakinler. Bunun nedenlerinden biri de özgüven gerçi, özgüven insana bir sakinlik verir ve psikopatlarda özgüven fazlasıyla vardır. Bu yüzden genellikle sakinlerdir. İşini iyi yapan her insanda bu profesyonel sakinlik vardır. İyi konuşmacılara bakın mesela adam kocaman bir sahneye çıkıyor sakindir. Sanki küçük bir gruba sunacakmış gibi sakindir. Zaten heyecanlansa bu sefer iyi konuşamaz, sesi titrer, konuşmayı hızlandırır. En iyi performansını kişiler sakinken yapar. Psikopatların özellikle soğuk kanlılık gerektiren böyle mesleklerde başarılı olmalarının nedeni özgüvenli olmaları ve bu sakinliği çok iyi kullanmaları.
Tramvay problemini biliyorsunuzdur, çok fazla karşımıza çıkıyor. Bir tren var ve raylarda sıkışmış beş kişinin üzerine doğru gidiyor. Hiçbir şey yapmazsan o beş kişiyi öldürecek ama makası değiştirip treni farklı bir raya sokabiliyorsun ve o rayda da sadece bir tane kişi var. O makası değiştirir misin? Bu durumda insanlar genelde ya değiştiririm sonuçta beş kişi daha fazladır. Beş kişi öleceğine bir kişi ölsün diyor. Ama bu problemin ikinci bir versiyonu da var. Burada bu sefer makas yok. Yine tren beş kişiyi öldürmeye doğru gidiyor ama üstte bir köprü var ve şişman bir adamı raya atarsan o şişman adam rayı tıkayacak ve tren o şişman adamı öldürecek ama beş kişinin hayatı kurtulacak. Yine çok benzer bir senaryo ama insanlara böyle sorulduğunda insanlar o şişman adamı atmayı o kadar tercih etmiyor. Faydacılık felsefesi açıcısından baksak o şişko adamı köprüden atmak mantıklı çünkü yapılacak en iyi şey en fazla sayıda insanın en yüksek oranda mutlu olmasıdır. E bir bakıyorsun birisinin de bir kişi ölecek birisin de beş kişi ölecek e tamam atayım. Cinayet işlemiş olacağım ama o beş kişinin hayatını kurtaracağım. Sizce psikopatlar bu tarz ahlaki ikilemlere ne cevap veriyor? Tam bir faydacı olarak cevap veriyor. O şişko adamı soğuk kanlı bir şekilde köprüden aşağıya atmayı tercih ediyorlar. Hiç normal insan gibi kararsızlığa filan düşmüyorlar ve psikopatların sıkıntılı taraflarından biri de bu yeri gelince çok faydacılar, ahlaki ikilemlere şak diye cevap veriyorlar ama faydacılıkta o kadar ahım şahım bir felsefe değil ki gelen ciddi itirazlar var. Sonuçta sen bir azınlığa zulmedebilirsin eğer faydacılığı büyük ölçüde benimsersen veya bireyciliği reddediyorsun daha fazla insanı kurtarıyorsun ama belki de bu sefer masum bir insanın canına kıyıyorsun.
Psikopatların ahlaki ikilemlerde böyle net bir cevabı olmalarının bir nedeni de ödül odaklı olmaları. Psikopatlar bir ödül gördüler mi kafayı yiyorlar, gözleri dönüyor hatta korkusuz ve kedersiz olmalarının bir nedeni de bu çünkü ödüle karşı o kadar odaklılar ki gözleri korku ve kederi görmüyor. Şöyle bir örnek verelim. Diyelim ki örümcek korkunuz var ve bir işe odaklanıyorsunuz. Ekrana o kadar odaklanmışsınız ki o sırada yanınızdan geçen örümceği görmüyorsunuz bile, görseniz korkacaksınız ama o kadar odaklanmışsınız ki gözünüz çevreden gelen şeylere karşı kör olmuş bir nevi. İşte bir psikopatta böyle ödüle karşı kendini o kadar odaklıyor ki gözü hiçbir şey görmüyor, ne korku ne de keder.
Kitapta atıf yapılan başka bir yazarda Elon Harrington. Harrington'ın psikopatlara dair şöyle çok sansasyonel bir iddiası var. Harrington'a göre evrimimizin devamı psikopat olmak. Harrington bu argümanını desteklemek için de dünya tarihinde ki ahlaki yozlaşmalardan bahseder. Artık eskisi gibi insani değerler; çalışkan olmak, erdemli olmak, merhametli olmak, acıma duygusuna sahip olmak önemini kaybetti. Bunun yerine psikopatlar yükseliş gösterdi. O özel ve yeni insanlar, acımasız duygusuz insanlar. Ama burada şöyle bir sıkıntı var: Harrington her ne kadar psikopat insan figürünü şuan ki yaşamımız için daha uygun görse de tarih boyunca psikopatlara bakın bir yerde feci çuvallamışlar. Mesela Vikinglerde ki o Berserk takımına bakalım. Evet savaş zamanı çok iyiler, düşman hattını yerle bir ediyorlar ama barış zamanı o kadar da iyi değiller çünkü içlerinde bir ateş var. Bazen kendi krallarına, kendi liderlerine sataşıyorlar veya psikopat siyasi liderleri düşünelim. Evet yükselişleri çok görkemlidir ama düşüşleri de bir o kadar fecidir. Yani Dutton bize ne demek istiyor? Psikopat olmak öyle her zaman işe yarayan bir durum değil. Mesela kahramanlara bakalım, iyi faydalı insanlara bakalım. Evet mülayim değillerdir yeri gelince karanlık taraflarını göstermesini bilirler, yeri gelince psikopatlaşmasını bilirler ama özünde tamamen psikopat değildirler. Halkını da düşünürler, onlarla empati de yaparlar. Oysa bir psikopat kendini düşünür, sıcak empati yapamaz ve bazen yalnız da kalabilir.
Alfa erkek şempanzelerde ilginç bir durum gözlemlenmiş. Normalde alfa erkekten ne beklersin: acımasız, güçlü, dominant. Evet şempanzelerde alfa erkekler gerçekten böyle ama aynı zamanda bir o kadar da lideri olduğu grubu da düşünüyor. Mesela grup arasında bir savaş olduğu zaman alfa erkek şempanze hemen ayırmaya başlarmış. Hatta gidip yenilen şempanzeyi teselli edermiş, bildiğin empati geliştirirmiş. Bunu bir psikopat yapabilir mi, teselli edebilir mi? Alfa erkek zorba değildir oysa psikopat zorba olabilir ki kitabında ana argümanına geliyoruz. Kitap bize psikopatlaşın, psikopat olun demiyor ama bazı psikopatik özellikler çok işine yarar diyor. Ne zaman nerde nasıl kontrol edeceğini bilmen şartıyla. Psikopatlarda tüm özellikler; acımasızlık, korkusuzluk her zaman üst seviyede ve takılı kalmış. Oysa akıllı bir insan bu özellikleri yeri ve zamanı geldiğinde kullanmasını bilendir. Kendisi mikserden örnek veriyor. Mutfak mikseri değil bu arada DJ mikseri. DJ mikserinde belli kanallar vardır ve o kanalların seviyesini ayarlarsın. Hastalıklı psikopatlarda tüm özellikler son seviyede ve tıkalı kalmış, oynatamıyorlar. Adam her zaman acımasız, her zaman korkusuz, her zaman duygusuz. Oysa akıllı bir insan neyi ne zaman oynatması gerektiğini bilmeli. Biri bizi ezmeye çalıştığında bizde acımasız olmalıyız hatta karşıda ki kişinin haddini bildirmeliyiz. Bazen içimizden çalışmak gelmez, duygusuz hissederiz ama o çalışma ilhamını almasak bile duygusuz bir şekilde masanın başına oturmamız gerekir. Bazen bir psikopat gibi işe odaklanmamız gerekir hatta bazen utanmaz olmamız gerekir çünkü utanç duygusu öyle bir şeydir ki her zaman hayallerimizi engeller. Elalem ne der diye düşüne düşüne insan zaten berbat bir hayat yaşar. Oysa yeri gelince o psikopatlarda ki utanmazlık öyle işine yarar ki kendini gerçekleştirirsin.
Psikopatlığın bir seviyesi var. Psikopati testine göre spectrum da belli derecelere giriyorsun ve Dutton çoğu şeyde olduğu gibi burada da orta seviye psikopatinin iyi olduğu kanaatinde. Düşük seviye psikopatide bu sefer çok kaygılı olabilirsin. Çok utanç dolu olabilirsin. Yüksek seviye psikopatide bu sefer dünya umurunda olmaz, etrafını kırar geçersin. Orta seviye psikopati en güzel ayar gibi çünkü neyi arttırıp neyi azaltacağını işte o zaman kontrol edebiliyorsun. Yani bu hayatta her zaman utanarak, korkarak, çekinerek yaşanmıyor. Biraz hafif yırtık olması gerekiyor insanın.